Astrolojide “Zorlayıcı” Açılar
Astrolojide kare ve karşıt açılar, bazense doğası gereği “zorlayıcı” etkiler açığa çıkartan kavuşum açıları, deneyim alanımızda farklı yansımalar ile ortaya çıkan mücadeleli etkiler yaratırlar.
Astroloji ile biraz uzaktan haşır neşir olan, gökyüzü etkilerini takip eden astroloji-severlerin ise sıklıkla sorduğu “Ne zaman bitecek bu zorlayıcı dönem?” sorusu tam da bu açılarla ilgilidir.
Bu yazımda hem bu açıların doğalarının temel ifadesi, hem doğanın temelinde yer alan dualite dengesi hem de kendi perspektifimle bu hiç geçmiyormuş gibi hissedilen “zorlayıcı” etkilere yönelik düşüncelerimi paylaşıyorum…
Aynı doğanın kendi içinde mükemmel bir ritme sahip olması gibi, gökyüzünün de kendi içinde mükemmel bir ritmi vardır. Dünya merkezli potansiyel deneyim alanımıza yansıttığımız göksel etkileşimler, sabit bir durağanlık ya da sürekli bir çalkantı sunmaz. Pek tabii ki hayatın kendisi de zaten böyle değildir. Bu ritim aslında tıpkı bir nefes gibi daimi olarak daralır ve genişler. Ve bu ritim, aynı mevsim değişkenlikleri gibi, kimi zaman günlerce bizi evde kalmaya mecbur bırakan karlı ve buzlu soğuklar, kimi zaman mutlaka yanımıza şemsiye almamızı ve kendimizi korumayı gerektiren sağanak yağışlar, kimi zamansa neşemizi ve coşkumuzu dışarı akıtan ve bizi motive eden güneşli günler ile var olur.
"Zorlanmak", gelişime ve yeni eylem modelleri yaratmaya alan açmaktır. Gökyüzünün "sert" etkileri, bizi "kötü bir şey" yaşamak için zorlu yollara sokmak için gerçekleşmez. Hayatta değişimin, ilerlemenin, yeniliğin bazen çatışmalar ile, bazen uyumsuzluk ile, bazen ise dengesizlikleri fark ederek mümkün olduğunu hatırlatır. Astrolojide "zorlayıcı açılar" olarak adlandırdığımız kareler, karşıtlıklar, bazen belirli kavuşumlar — bizi sıkıştırmaz, aslında bizi içimize çağırır. Bu açılar, hayatın "dur ve bak" dediği anlardır. Orada bir kriz değil, bir eşik vardır. Belki gözümüzü çevirmediğimiz bir duvar, belki görmezden geldiğimiz bir ihtiyaç, belki artık eskimiş bir davranış kalıbı...
Bu etkiler bizi kötü bir şeye sürüklemek için değil; henüz doğurmaya cesaret edemediğimiz içsel gücü harekete geçirmek için vardır. Kimi zaman bir çatışma, sadece o an içimizdeki gerekli parçaları uzlaştırmamız gerektiğini hatırlatmak için kapımızı çalar. Kimi zaman bir karşıtlık, hayatımızda dengesini yitirmiş alanlara ışık tutar. Gerçekten de zorlanmak, gelişime alan açmaktır. Çünkü gerçek dönüşüm, konfor alanından değil, çatışmaların öğrettiklerinden doğar. Sert açıların varlığı, evrenin bize “bir şey yap” dediği anlardır. Bazen bu bir yüzleşme olur, bazen bir karar, bazen de bir bırakış...
Ama sadece "zorlayıcı" etkiler yoktur elbette. Gökyüzünün "destekleyici, yumuşak açıları", yani destekleyici ve fırsat getiren — ya da bir nevi ilerleme yolumuzu kolaylaştıran — etkileri, pek tabii ki içsel huzuru ve dışsal uyumu çağıran dönemler de gelir. Ancak gerçek rahatlama, dışsal değil, içsel dengeyle başlar. Ve astroloji, bu dengeyi fark edebilmemiz için evrensel bir aynadır. En basit haliyle, doğanın ritmini mikro ve makro kozmos deviniminde dünyevi deneyimimize yansıtan bir aynadır. Gökyüzü hiçbir zaman bizi yalnızca zorlamak için konuşmaz. Bize daima bir yol, bir yön, bir niyet göstermek için sesini çıkarır. Yeter ki duymaya hazır olalım...
Sevgilerimle,
Alara Akkamış